ZORLU DÖNEMDEN ÇIKIŞ UMUTLARI BAŞLIYOR MU?

Sevgili dostlarım, değerli arkadaşlarım.

İki aydır kötü bir süreç yaşadık.

Her düşüncemiz olumsuzlar üzerine kurulu bir stresle yoğruldu.

8.50-TL”lerden 18.50-TL”leri gören doların yükselişi, hepimizi karamsarlığa ve endişeye sevk etti.

Ben inanıyorum ki; Çoğunluğumuz sonumuz bu şekilde ne olacak diye karamsarlığa doğru gittiğimizi düşündük.

Alınması gereken tedbir önlemleri, geçte olsa hayata geçince gördik ki; Yapınca oluyor muş.

Ülkemizi yöneten siyasi otoritenin ve bu durumda Resimiz inde sessizliğe bürünmesi şahsen bana çok ilginç geliyordu.

Tabiki; Bu durum karşısında, ister istemez, insanın içine karamsarlık ve çöküntü basıyor.

Peş peşe gelen zamlarda, adeta psikolojimizi bozulmuştu.

Kimse, kimsenin ne düşündüğünü bile sormaya korkar olmuştu.

Sonumuz nereye gidiyor diye herkesim de bir endişe oluştu.

Geçte olsa alınan kararlarla piyasada devletime güçlü bir güven oluştu. Ben işin farklı bir boyutunu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Şimdi muhalefetin dilinde, hazineden parası olana garanti verilerek faiz yükü millete bindiriliyor serzenişi var.

Öncelikle ben buradan şunu sormak istiyorum muhalefete, dolar 18 tl”lerin üzerine çıktığında bundan hoşnut gibi bir haliniz vardı sanırım. Ülkemin dış borcu tl cinsinden nerede ise 2,5 kat artmıştı.

Bunu nasıl görmek istemiyorsunuz?

Ülkemde muhalefet sanırım bu işlere seviniyor du, sevinmese bu şekilde düşünmezdi diye düşünüyorum.

Şimdi gelelim işin 2. Kısmına, bu faizi ülke nasıl kaldıracak diye söylemlere asla katıldığımı söyleyemem. Dış borç stokunun tl cinsinden nerede ise 2.5-kat artması mı önemli.

Ya da belli bir faizle bunun kontrol altına alınması mı önemli.

Ben ekonomist değilim, ama bazen çokbilmişlikte fayda etmiyor.

Eğer, bu kış ortamında Reisimiz bu işi toparlıyorsa, yaz sezonunda daha iyi gelişmeler olacak bütçede. + Önümüzdeki yıl içinde doğalgazın sisteme bağlanması, petrol kuyularından gelecek müjdelerle dışarıya gitmeyen, yada düşen yakıt giderleri de bütçemize, yani devletimizin kasasına çok artılar yazacaktır.

Umutsuzluğa kapılmanın anlamı ve manası yoktur.

Şükür ki; En zorlu dönemlerde bile son yumruğu nakavtla bitiren bir yönetim şekli ülkemde var.

Ülkemde siyaset yapacak, muhalefet yapacak kim varsa, önce ülkem, sonra siyaset mantığına dönmesi şarttır. Yoksa halkımız körü körüne siyaset üretenleri, sırf muhalefet yapmak için siyaset yapanları çok iyi etüt ediyor.

Ben şahsen bir gazeteci olarak sık sık iktidarı eleştiriyorum, ama kırıp dökmeden, yıkıcı olmadan bu şarttır.

Yanlışa yanlış demek kişiliğimizden bir şey eksiltmez, aksine kişiliğimizi netleştirir.

Muhalefet yapacağım diye, yapılan güzel işleri görmemezden gelmek, kalp gözümüzü karartır.

Ben önce aklıma, sonra vicdanıma bakarak yazarım.

Hiçbir olaya ön yargılı yaklaşmak istemem.

Örneğin; Erken seçim olsun diye muhalefet yırtınırken, onlara göre havada bu puslu havaya yatkınken, hemen seçim, yarın seçim diyecek kadar gözleri kararmıştı.

O zaman bile, normal bile seçim ne zamansa, o zaman yapılsın diyecek kadar net yazdım.

Çakal puslu havayı severmiş derler ama, kurtta çakalı gözler.

Olay bu kadar basit ve nettir.

Gürol Öztürk