Kalkınan bir Türkiye, caydırıcı gücü olan bir Türkiye, ve uluslar arası arenada söz hakkı olan bir Türkiye’nin yaratılması ülkemizin güzel topraklarında emeli olan birilerini aşırı rahatsız ediyor.

Hedef 2023 diyerek on üç yıl önce başlatılan çalışmaların ülkemizdeki değişimine hepimiz şahidiz.

80’li yıllarda üç-beş yüz milyon dolar yardım için IMF kapılarında beklenen günleri unutmadık.

Yeni nesil gençlik bunları pek hatırlamaz, ama o günleri yaşayan bizim yaştaki grup değişimi net görmektedir.

Ülke kalkındıkça başımızda türlü belalar eksik olmayacaktır.

Buraya kadar fazla detaya inmeden konuyu kısaca ana başlıklarla okurlarıma yazdım.

Asıl konu ise, ülkemizde son aylarda yaşanılan ve sık sık şehit haberleri ile doruk noktasına ulaşılan terör mücadelesine göz atalım isterseniz.

Devletin yapması gerekenler vardı.

Bir atasözünden esinlenerek yazmak gerekirse “ YILANIN BAŞI KÜÇÜKKEN EZİLMELİ” diye başlayan Ata sözümüzü biraz geçte olsa devletimiz başlattı.

Bu ülkenin;

Şehitlik şerbetini içmek için bekleyen kahraman evlatları her zaman göreve hazırdı.

Ve bu görev kutsal ordumuza, polis kuvvetlerimize intikal ettirildi.

Gördük ki;

Türk devletinin gücü karşısında, bu hainlerin, kahpece tuzaklar, haince pusular, kalleşçe  vur kaç taktiğinden başka yaptığı bir iş olmadığını gördük.

Çapulcu sürülerinin bu güç karşısında çil yavrusu gibi dağıldığına da hep birlikte şahit olduk.

Çapulcu sürüsünün  ağa babalarına hizmet etmekten başka gayesi olmadığını artık sadece biz değil, o bölgede yaşayan Kürt vatandaşlarımızda net biliyor.

Oradaki yaşayan halkımızın büyük bir çoğunluğu, bu mücadelede güvenlik güçlerinin yanında ve devletin yanında yer aldığını görüyoruz.

Bu milli dava, ülkede yaşayan her vatandaşın ortak davasıdır.

Ne üzücüdür ki;

Bölücülerin silahla yapmak istediklerini, basınımızın belli bir kısmı ise kalemleri ile, sözleri ile, tv’lerde yapılan açık oturumlarda ki fikirleri ile, amalı, lakinli, fakatlı sözlerle destek olmaktadır.

Halkımızın büyük bir kısmı, bu tip insanların riyakarlığını, yüzsüzlüğünü çok iyi bilmektedir.

Yinede burada bir hata var.

Halkımız bu yüzsüzlüğü net olarak bildiği halde, bunlara verilen tepkilerde biraz ketum davranmaktadır.

Bölücüye, ülkenin milli menfaatlerine zarar veren her kişiye, kuruluşa, zümrelere çok sert şekilde karşılık verilmesi gerekmektedir.

Bu illa kaba kuvvetle olacak diye bir kural yoktur.

Ülkemizin selameti için, bekası için sesimiz gür çıkması gerekiyorsa gür çıkmalıdır.

Güvenlik kuvvetlerimizin can siper mücadelesinde bizlere de çok büyük görev düşmektedir.

Önceliğimiz bu tip insanlara prim vermemektedir.

Bu mücadelenin partisi yoktur.

Ortak hareketle inşallah bunun üstesinden gelinecektir.

Bu iş bittiğinde;

Bölücüler boş mu duracaktır, mutlaka bu güzel ülkemizin ayaklarına pranga vurmak için çeşitli yıkıcı, bölücü eylemler devam edecektir.

Bizler ise, bu hainlerin tezgahlarına karşı, onlardan her daim bir adım önde olmalıyız.

Son söz olarak;

Bu dava millet davasıdır, ülke davasıdır.

Bu davada bayrağı hep en önde taşıyan kişilere can siparane destek vermek, bizim millet olarak önceliğimiz olmalıdır.